17 Ekim 2009 Cumartesi

Obsidiyen



Volkanik bir kayaç olan obsidiyen dış püskürük bir taştır. Kimyasal kompozisyonu çeşitlidir. %75 kuvars (SiO2) içerir. Sertliği 6; özgül ağırlığı 2.35-2.5'dir Rengi genellikle koyu siyah ya da koyu griden gümüş rengine doğru değişir. Kahverengi ve yeşil gibi başka renkleri de vardır. Kolayca kırılır ve kavkısal kırılma gösterir. Dolayısıyla çok keskin kenarlar verir. Kırıldığında yapısı kesinlikle taneli olmayıp, camsı karakterdedir.

Prehistorik insan tarafından ilk zamanlardan itibaren kullanılmıştır. Anadolu'da Kapadokya bölgesinde acheuleen'e ve Ermenistan'da "Satani-Dar"da abbevilien ve acheuleen'e baplanan obsidiyenden iki yüzeyli aletler (el baltası) bulunmuştur. Neolitik'te kullanımı yaygınlaşır ve hatta ticaret metası haline bile gelir. Avrupa, Amerika ve diğer kıtaların neolitiğinde zaman zaman kullanılmıştır. Halk dilindi volkan camı ya da deve gözü olarak da anılır.

Bir dış püskürük kayaçtır ve adı bu taşı ilk kez tanımlayan Obsidius'a ithafen verilmiştir. Çok sert olan bu taş camı çizebilir. Volkanik bölgelerde sıklıkla mevcuttur. Kırılınca siyah bir cam gibi parlar. Obsidyen, yeryüzüne püsküren lavların aniden soğumasıyla bu camsı özelliği kazanmıştır. Bunların içlerinde bazen gaz yuvalarından dolayı küçük boşluklar yer alır. Obsidyenin kristalize olmuş haline perlit denir.

Mineraller ve Yapıları



MİNERALLER:

Elementler mineralleri, mineraller de kayaçları oluşturur. Bu minerallerin çoğu düzenli bir kristal yapıya ve belirli bir kimyasal bileşime sahiptir. Bunlar her bir mineralin fiziksel ve kimyasal özelliklerini belirler; bu özelliklerin bazıları bilimsel ve endüstriyel alan için hayli önemlidir. Jeologlar dilinim (klivaj / kırılma), sertlik ve özgül ağırlık gibi mineral özelliklerine bakarak bir mineralin nasıl oluştuğunu ortaya çıkarabilir ve bunun yanı sıra renk ve dış görünüm özelliklerini kullanarak o minerali tanımlayabilirler.

MİNERALLERİN YAPILARI:

Kimyasal olarak tamamen aynı bazı mineraller birden fazla yapı modeli oluşturabilir. Örneğin karbon elementi, elmas ve grafit isimli iki minerali oluşturur. Bu minerallerin özelliklerindeki farklılık karbon atomlarının farklı düzenlenmesinden gelir.

Örneğin elmas; yüksek basınç altında oluşan kübik mineraldir. Elmasta her karbon atomu dört komşu atoma sıkıca bağlanarak sert bir yapı oluşturur. Bu olgu, elması son derece sert yapar (Sertliği 10) Kesme aracı olarak endüstride önemli bir kullanım alanı vardır.

Öte yandan grafit ise, yüksek sıcaklıklarda oluşan bir altıgen mineralerdir. Her karbon atomu aynı düzlemdeki diğer üç atoma bağlıdır. Grafitin yapısı birbirine zayıfça bağlanmış geniş aralıklı tabakalardan oluşmuştur. Grafit en yumuşak minerallerden biridir. (sertliği 1-2) Bağlarının gevşekliği kağıt üzerine sürüldüğünde iz bırakmasını sağladığından, bu mineral kurşun kalem yapımında kullanılır.





Elmas ve Grafit'in Atomik Yapıları



Mohs Sertlik Skalası



Atomları bir arada tutan bağlar bir mineralin sertliğini belirler. 1812 yılında Avusturya'lı mineralog Friedrich Mohs bugün hala kullanılan bir sertlik ölçeği oluşturmuştur. Mohs, bu ölçeği on mineral seçerek sıralamıştır. İşte bu ölçeğe göre, her mineral sadece ölçekte kendinden altta kalan mineralleri çizebilir.

Bu minerallerin ölçeğin neresinde olduğunu bulmak için turnak (sertliği 2.5) ve bir çakı (sertliği 5.5) kullanarak tespit edebiliriz. En az 6 sertlik derececesine sahip mineraller camı çizebilirken, camın kendisi apatiti ve altındaki diğer mineralleri çizebilecektir. Mohs ölçeğinde mineraller arasındaki aralıklar eşit değildir. Örneğin elmas, talktan yaklaşık 40 kat daha sertken, korindon talktan sadece 9 kat daha serttir.



Mikrolitik


Mikrolitik, kelime anlamı olarak; küçük taş parçaları anlamına gelir. Çok küçüktürler, yontulan taştan çıkan küçük parçalar, düzelti yapılarak mikrolitlere dönüştürülür. Kompozit olarak kullanıma müsaittir. Mikrolitlerin bağlı olduğu ahşaplar avlanmada kullanılır ve son derece ölümcül bir silahtır. Yaraladığı hayvanda iç kanama meydana getirir.

Prehistorya


Prehistorya, Homo Genus'un dünya üzerinde ilk kez insanlaşma sürecine girişinden başlayarak, yerleşik yaşama geçmesiyle, yani bir anlamda insanlığın topluluk olma özelliğinden, toplum olma özelliğine kavuşma sürecinin başlamasına kadar geçen süre içindeki insanın yaşam biçimine ilişkin bütün kalıntıları ve bu yaşam biçiminin içinde şekillendiği doğal çevreyi inceleyen bir bilim dalıdır.

Prehistorya, ilgili bulunduğu çağlara ait insanların, kendilerine başta taş olmak üzere; kemik ve odundan yaptıkları araç ve gereçlerin silahlarını yerleşme biçimleri ve yerlerini besin ve beslenme modellerini, din ve inanç sistemlerini, sanatlarını; özetle, tüm maddi ve manevi yaşam biçimlerini yaşadıkları ortamı ve bu ortamla olan ilişkilerini inceler. Bu incelemede kullanılan materyaller ise, geniş ölçüde yapılan kazı ve yüzey araştırmalarıyla ele geçirilir.

Arkeoloji Nedir?



Etimolojik olarak incelersek; Arkahios (eski) ve Logos (bilim) kelimelerinden oluşmuştur. Arkeoloji kazı ve yüzey araştırmaları yardımıyla, insanlık tarihinin başlancıgından itibaren, insana ve yaşadığı ortama ilişkin her tür maddi ve manevi kalıntı ve bulguyu; tümevarım ve varsayımsal tümdengelim yöntemlerle inceleyerek bugün için yok olmuş, topluluk ya da toplumların yaşam biçimlerinin, kültür ve uygarlık tarihlerini ve bu olguların içinde geliştiği ortamın yeniden tasarımını yapar.

Bu yolla da farklı bölgelerdeki kültürlerin ve uygarlıkların ilişkilerin, kronokültürel ve kronostratigrafik bir düzen içinde ortaya koyar.